Üniversitemiz İktisadi
ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü tarafından
“Uluslararası Hukukta Mülteci Sorunu” konulu etkinlik düzenlendi. Prof. Dr.
Ümmühan Elçin Ertuğrul’un konuşmacı olarak katıldığı programa Rektör
Yardımcımız Prof. Dr. Mehmet Başalan, akademik ve idari personelimiz ile
öğrenciler katıldı.
Konuşmasına mültecilik
hukuku ile ilgili çalışmalarına başladığı tarihe değinerek başlayan Prof. Dr.
Ümmühan Elçin Ertuğrul, “Mültecilik, birey ile devlet arasında hem ulusal
hukukları hem de uluslararası hukuku ilgilendiren bir ilişki kurar. Mülteci
hukuku ile ilgili yolculuğum 2011 yılında Suriye’de çatışmalar başlayıp da Türkiye’ye
akınlar olmasıyla birlikte başladı. Çalışmalarım sürerken Kanada’yı özellikle
seçtim çünkü Kanada Türkiye’den sonra en çok mülteci kabul eden ve vatandaşlık
veren ikinci ülkedir.” dedi.
Mülteciliğe genel
bakış, mevcut düzenlemeler, teoride ve uygulamada mülteci yük paylaşım
sistemleri ve mülteciliğin kalıcı çözüm yolları konularına değinen Prof. Dr.
Ümmühan Elçin Ertuğrul, “Sizlere mültecilerle ilgili uzun çalışmamı özetlemeye
çalışacağım. Uluslararası hukuk; toplumsal gerçeklikler, normlar ve ideallerden
oluşur. Zorla yerinden edilmeler, mültecilik, savaşlar bir gerçekliktir ancak
birtakım gerçeklikleri sorun yapan şey onların yönetilememesidir, normlardaki
eksikliklerdir. Mülteci hukukunda da hem mülteci olan kişilerin korunmasında
hem de mültecilere ev sahipliği yapan milletlerin mülteci yüklerinin
paylaşılması konusunda ciddi kural eksiklikleri vardır. Dolayısıyla bu
gerçekliklere hukuki çözümün bulunması gerekir. Bugün dünyada her 73 kişiden
1’i mültecidir. Yani 110 milyon kişi ülkelerinden göç etmek zorunda kalmıştır.
Mültecilik ve göçmenlik birbirinden farklıdır. Göçmenler kendi istekleriyle,
daha iyi yaşam koşullarına erişmek amacıyla, kendi gelecekleri için, ekonomik
iyilikleri için göç ederler. Oysa zorla yerinden edilen kişilerin sayısı ise
2024 yılında 139 milyon olması bekleniyor. Mültecilerin yüzde 87’si dünyadaki sadece 10
ülkenin vatandaşıdır. Bu mülteciler Suriye’den, Afganistan’dan, Ukrayna’dan, Güney
Sudan’dan, Venezuela’dan, Myanmar, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Somali, Orta Afrika
Cumhuriyeti’nden geldiğini görüyoruz. Sadece yüzde 52’si bütün mültecilerin şu
3 ülkeden kaynaklanmaktadır: Suriye’den, Afganistan’dan, Ukrayna’dan. Yani
mültecilerin yarısından daha fazlası bu üç ülkeden oluşmaktadır. Ben sizlere,
savaştan kaçan mültecilerden bahsedeceğim çünkü uluslararası hukuk, savaştan
kaçanları mülteci olarak kabul etmiyor. Mülteci olarak kabul etmediği gibi yine
devletlere de hem zulümden kaçan hem savaştan kaçanlar için bir koruma ön
görmüyor. Devletlere, mülteci alma konusunda bir sorumluluk yüklemiyor. Mülteci
alan devletler için mülteci paylaşılması konusunda bir sorumluluk bulunmuyor ve
herhangi bir kural yok. Bunlar sadece devletler açısından da ahlaki bir
yükümlülük. Eğer devlet, ülkesine mülteci almak isterse alır; almak istemezse
almaz. Dünyada 50’den fazla ülkede savaş var. Savaşın olduğu ülkelerin mülteci
üreten ülkeler olduğunu ve aynı şekilde yoksul ülkeler olduğunu görüyoruz. Bütün
dünyada mültecilerin yüzde 75’inden fazlası düşük ve orta gelirli ülkelerde
yaşamaktadır. Dünyadaki bütün mültecilerin yüzde 69’u kendilerine komşu
ülkelere gitmektedir. Uluslararası hukuka göre mülteci olunabilmesi için dört
şartın yerine gelmesi gerekiyor. Birincisi kişinin zulümden kaçmış olması
gerekiyor. Kendi ülkesi dışında bulunmuş olması gerekiyor ve haklı sebeple
korkmuş olması, zulmün de dininden dolayı, ırkından dolayı, tabi etinden
dolayı, belirli bir toplumsal gruba mensubiyeti ya da siyasi düşüncesinden
dolayı olması gerekiyor. Mülteci
sözleşmesi, devletlere ülkesine gelecek mültecileri seçebilmesi adına ayrıcalık
tanımaktadır. Uygulamada bakıldığında, devletlerin mültecileri seçtiğini
görmekteyiz. Kanada, en çok mülteci alan ve vatandaşlık veren ülkelerden biri.
Özellikle Kanada’yı bu açıdan seçtim. Kanada’da şunu gördüm: Gerçekte ihtiyacı
olan, zor durumda olan mülteciler alınmıyor. Karşılaştığım Afganistanlı, Yemenli
mültecilerin en kötüsü master mezunuydu. Kanada ve diğer gelişmiş ülkelerin mültecileri
alırken, seçerek alıyorlar. Avrupa Birliği 2001 yılında kabul ettiği bir belge
ile kendi ülkesinde Avrupa Birliği sınırları içerisinde savaştan kaçanlara
geçici koruma veriyor. Geçici koruma Avrupa Birliği sınırları içeresinde
sürelidir ve 3 yıldır. 2022 yılında Ukraynalıları aldı ve süre Şubat 2025 yılında
bitecek.” şeklinde konuştu.
Program, dinleyenlerin
sorularının cevaplanması ile sona erdi.